30 Ağustos 2009 Pazar
LORD OF WAR (2005)
"Dünyada 550 milyon ateşli silah bulunmaktadır. Bu da her 12 kişiden birinin silahlı olduğunu gösterir. Tek soru: Geri kalan 11 kişiyi nasıl silahlandırabiliriz?"
‘The Terminal’, ‘The Truman Show’ filmlerinin senaryosunu yazan, ‘Gattaca’ ve ‘S1m0ne’ gibi filmlerin de hem yazarlığını hem de yönetmenliğini üstlenen Andrew Niccol, Lord of War ile kariyerinde yavaş ama çok emin adımlarla ilerliyor. Savaş Tanrısı, Hollywood’daki büyük
stüdyoların tamamı tarafından reddedilen bir hikayeye sahip olduğu için bağımsız olarak çekildi. Aslında bağımsız olması, filmin en iyi yanlarından birisi. Mali destek bulamadığı için filmin çekimi zor olsa da, Uluslararası Af Örgütü’nün desteği ve oyuncularının ücretlerini gönüllü olarak düşürmeleriyle tamamlandı. Oyuncular bu nedenle daha bir gönülden, filme daha da inanarak oynamış diyebiliriz.
‘Buffalo Springfield’in ‘For What it's Worth’ adlı parçası eşliğinde, bir merminin, üretim aşamasından başlayan ve Afrikalı bir çocuğun alnına saplanıncaya kadar devam eden, hayat hikayesinin anlatıldığı açılış sekansında film, izleyiciyi ilk dakikadan vurmayı başarıyor. Aslında bu jenerik ile Niccol, anlatacaklarını kısa yoldan özetliyor. İlk sahnede film, bir dış ses tarafından yönlendirileceğinin ipucunu Yuri Orlov’u gördüğümüz anda gösteriyor. Orlov’un, filmin neredeyse tamamında bize olanları, mantıklı yargıları, keyifli benzetmeleri, zekice esprileri ve kendisini iyi tanıması sayesinde anlatması, filmin daha iyi anlaşılmasını sağlıyor. Filmin bir dış ses tarafından yönlendirilmesi çoğu zaman riskli bir tarz olarak görülse de Savaş Tanrısı’nda bu tercih, filme avantaj olarak dönmüş.
Lord Of War, sisteme olan eleştirisini, belgesel bir film çekiyormuşcasına; gerçekleri olduğu gibi anlatıp, duygu sömürüsü yapmadan özgün bir sinema diliyle anlatıyor. Andrew Niccol hikayeyi, yalın fakat etkileyici şekilde anlatmasını bilerek ortaya çok başarılı bir film çıkartmış. Göndermelerle dolu zekice yazılmış senaryosu; etkili sahneleri ve başarılı oyunculuk performanslarıyla birleşince film, izleyiciyi silah kaçakçılığı ve ticareti hakkında bilgilendirmekle kalmıyor; mükemmel bir sinema keyfini de beraberinde getiriyor.
Yaşadığı yerde kendisini bir silahlı çatışmanın ortasında bulan Orlov o an, insanların yeme-içme kadar önemli bir ihtiyacının daha olduğunu farkediyor. O andan itibaren insanların ihtiyacı (Öldürmek) için, silah kaçakçılığına başlıyor. Bu işteki yeteneğinini farkeden Orlov, giderek daha da başarılı olur ve tek kişilik bir savaş yığınağına, diğer adıyla Savaş Tanrısı’na dönüşüyor.
Yuri Orlov karakterinin silah satma konusunda uzmanlaşması ve giderek bir makineye dönüşmesini Nicolas Cage, üstün oyunculuk yeteneği sayesinde etkileyici şekilde canlandırarak, seyircinin sempatisini kazanan, başarılı bir anti-kahraman (Orlov) portresi çizmeyi başarıyor.
Anderw Niccol, eleştirisini bir yere bağlı olmamanın getirdiği özgürlükle, cesurca yapıyor. “Dünyanın en büyük silah kaçakcısı senin patronun yani benim bir yılda yaptığımı bir günde yapan Amerika Başkanı” diyerek önce ABD’yi mermisiyle (Sanat) vuruyor ardından da Birleşmiş Milletler üyesi ülkeleri...
Tüm bu değerli konuyu anlatırken Niccol hikayesini gerçekçi ve sade şekilde abartıya kaçmadan anlatarak izleyicinin gönlünde taht kurmayı başarıyor. Burda oyuncuların başarısı da ona çok yardımcı oluyor. Filmi, genelde tek başına sürükleyen Nicolas Cage, ince zekası, çabuk karar verebilme yetisi ve kendine güveni ile mükemmel bir Savaş Tanrısı portresi yaratıyor. İzleyicinin normalde böyle bir karaktere kin beslemesi gerekirken Cage, oyunuyla herkesi büyülemeyi biliyor ve izleyicinin kendisine değil, bu sistemin böyle işlemesini sağlayan Devletlere kızması gerektiğinin altını çiziyor. Filmdeki her oyuncu üzerine düşeni fazlasıyla veriyor. Temiz ve ahlaklı bir ajan rolünde Ethan Hawke, Orlov’un kardeşi, Jared Leto ve eşi, Bridget Moynahan karakterlerini ustaca canlandırıyor.Filmde ayrıca Nicolas Cage'in oğlu, Weston Cage de, Vladimir (Tankı tamir eden çocuk) adlı karakteri oynuyor.
Böylesine önemli bir konuyu, duygu sömürüsü yapmadan; sade bir şekilde anlatan, sistemi etkileyici şekilde eleştiren ve lafı gediğine başarıyla koyan filme ait yazımızı, Savaş Tanrısı’nın son sözleriyle sonlandıralım;
"Dünya kime miras kalacak biliyor musunuz? Silah tacirlerine. Çünkü başka herkes birbirini öldürmekle meşgul. Hayatta kalmanın sırrı bu, asla savaşa girme özellikle de kendinle."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder