22 Ağustos 2009 Cumartesi

RED ROCK WEST (1993)


Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

Karakterlerin çoğunun suçlu, geçmişlerinin ise karanlık olduğu Red Rock West, karanlık atmosferi ve gizemi sonuna dek çözülemeyen hikayesi ile bir kara film özelliği taşıyor. Filmde karakterler arasındaki ilişkilerin her daim değişkenlik göstermesi, sonucu tahmin ettiğimizi düşündüğümüz anda bizi, ters köşeye yatırmasını sağlıyor. Bu yönüyle film, sonuna dek izleyiciyi bir gizemin içine sokmayı başarıyor. Bu gizemin ortasında başkarakterlerin her birinin güvenilmez olması, gördüğümüz şeye inanmamamız gerektiğinin altını çiziyor. Bu bağlamda filmin sloganında da söylediği gibi “hiçbir şey göründüğü gibi değildir”. Olayların arkasında çoğu zaman anlayamayacağımız sırlar bulunması olasıdır.

Sıradan bir adam olan Michael, bir yanlış anlama sonucu, cinayet işlemesi için karısını öldürtmek isteyen bir adamdan teklif alır. Teklifi kabul etmesiyle birlikte Michael, kendisini içinden çok zor çıkacağı bir karmaşanın tam ortasında bulur. Michael Williams, kendini kurtarmak istediği her an aslında kendisini daha da güçlü bir çıkmazın içine sokar. Bilmediği tek şey, kimseye güvenmemesidir. Fakat Michael, en güvenmemesi gereken kişiye, güzelliğiyle insanı büyüleyen Suzanne Brown’a (Lara Flynn Boyle) güvenerek Meksika hayalleri kurmaya başlıyor.
Filmde Nicolas Cage, karakterinin tüm özelliklerini izleyiciye yansıtıyor. Dennis Hopper, kiralık katil rolünde iyi ve ürkütücü bir performans sergiliyor.
Sonuç olarak Red Rock West, izleyiciyi ustaca planlanmış, sürükleyici bir hikayenin tam merkezine çekmeyi bilerek, kendisini heyecanla izlettirmeyi başaran ilginç bir film.

1 yorum:

  1. Sayfa, görünüm itibariyle oldukça güzel ve de özenle hazırlanmış sethplay arkadaşım. Ayrıca kullanışlı. Bloğun hayırlı, Cage sevgin ise daim olsun! Gelelim filme;

    Red Rock Kasabası, çıktığı sene içerisinde izlemiş olduğum oldukça etkileyici bir kara film çalışmasıydı. Bir iki yıl sonra yer aldığı "Threesome"de iki erkek arasında kalmış hanımı oynayacak Lara Flynn Boyle, bu kuş uçmaz kervan geçmez kasabada hiç de oradaki gibi tatlı edalarla salınmıyordu. Kanımca filmin düğümünün saklı olduğu karakterdir Boyle. Evine girmiş davetsiz misafir konumundaki Cage ile ilk karşılaşma anını ve gözlerindeki şeytani ifadeyi hatırlatırım. Eskilerin meşum femme fetaleleri olurdu hani: Barbara Stanwyck gibi, Gene Tierney gibi... Onları aratmamış hani!
    Cage ve Hopper'ın performansları -senin de değindiğin üzere- filmin sürükleyiciliğini daha da bir pekiştiriyor. Onlar bir kara film kahramanı... Dolayısıyla kaybeden hayatların sade/gösterişsiz (ama illa ki haşin) neferleri... Ama performanslar hiç de sade ve gösterişsiz değil.
    Kaybetmek demişken... Birkaç sene sonra gelen Oliver Stone imzalı 'U Turn' {Kaybedenler - 1997} bu filmin kaymağını yemişti.

    YanıtlaSil