6 Ağustos 2009 Perşembe

FACE/OFF (1997)


“Onu yakalamak için o olmak zorunda.”


Başarılı aksiyon filmlerinin unutulmaz ismi John Woo’nun kusursuz bir yönetmenlik örneği gösterdiği, Nicolas Cage’in, iyi ve kötü karakterleri mükemmel canlandırarak ayakta alkışlanacak bir performans sergilediği, türünün en iyileri arasında gösterilen, kült olmayı başaran bir film Face/Off .

FBİ ajanı Sean Archer, oğlunun ölümünden sorumlu tuttuğu sadist bir terörist olan, kötülük için yaratılmış Castor Troy'u en sonunda ele geçirir. Fakat, Troy’un sakladığı Los Angeles’ı yok edecek güçteki biyolojik silahın (bomba) yerini öğrenmek için Archer’ın, onun yüzünü alması gerekir. Ancak yaşama dönmesi imkansız sanılan Troy, komadan çıkarak Archer'ın labaratuvarda bıraktığı yüzü ameliyatla kendine nakil ettirir. Archer, teröristlerin arasında kalırken, Troy da, Archer'ın kimliğinde ailesinin içine sızar. Ve Archer, sadece kendini değil, ailesini ve kızını korumak için de kendisini büyük bir mücadelenin içinde bulur.
Filmde John Woo, gerek oyuncuların yönetimi, gerek her sahnenin ayrı bir güzellikte olmasıyla şapka çıkartılacak nitelikte bir eser çıkartıyor. Çok ince ayrıntılar olmasının yanı sıra, her sahneye ayrı bir itina ile çalıştığı çok açık. Gerek yavaş çekim tekniğiyle gerekse de gerilim dozu yüksek sahnelerdeki başarısıyla çok iyi bir eser çıkıyor ortaya.


Sıradışı bir konusu olan bu filmde John Woo, mükemmel bir suçlu portresini kusursuzca sunuyor. Bu filmdeki kötü karakter öylesine kötüdür ki adeta izleyiciyi kötülüğüne hayran bıraktırır. Nitekim bu başarı da Nicolas Cage’in performansının had safhada olmasının payı en büyük etkendir. Cage, bu karakteri öylesine canlandırıyor ki, adeta oynamıyor o karakteri yaşıyor desek yanlış olmaz. Caster Troy karakteriyle Nicolas Cage, mükemmel bir oyunculuk gösterererek her sahnede başka karizmatik görünüyor. Genelde aksiyon filmlerinde karakterlerin kişiliği, yapısı pek göz önünde olmasa da Nicolas Cage, yaptığı aksiyon filmleriyle bu yargıyı silip atmayı başarmıştır. Ve her filminde olduğu gibi bu başyapıt aksiyon filminde de karakterini unutulmazlar listesine sokmayı başarıyor. Bu sadece öznel bir yargı değil nesnel bir yargıdır. Bu film daha iyi izlenirse ya da üzerine yazılar okunursa Nicolas Cage’in performansının üst seviyede olduğu konusunda, herkesin hemfikir olduğu görülecektir.


Cage, iyi ve kötü karakteriyle başarılı bir performans sergiliyor. Kötüyü ne kadar iyi oynuyorsa iyiyi de o derece etkili canlandırıyor. Kötü karakterden iyi karaktere geçiş sırasındaki yüz ifadeleri, inandırıcı olmasının yanı sıra çok etkileyici. John Travolta da filmdeki Sean Archer karakteriyle uyumlu olsa da Cage’in performansının yanında daha sönük kalıyor. Fakat Travolta, rolünün hakkını veriyor. Nicolas Cage’in bu filmde hafızalara kazanan birçok sahnesi vardır. Özellikle filmin başlarında, arabasından inip uçağa binmek üzere yürüdüğünde, uzun paltosunun havalanmasıyla karizma kelimesinin karşılığını anlamlandıran bir şey olarak görünüyor. İlerleyen sahnelerde Sean Archer karakteriyle onun eşine söylediği, “gitmenden nefret ediyorum ama gidişini izlemeye bayılıyorum” sözü bu sahnede ona çok yakışıyor. Bu sahnedeki yürüyüşü John Woo’nun yönetimiyle harika bir hal alıyor ve seyirci, onun gidişine (yürüyüşüne) bayılıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder