2 Ekim 2009 Cuma

KNOWİNG (2009)


“Knowing is Everything...”

‘Dark City’, ‘The Crow’, ‘I, Robot’ gibi başarılı ve ünlü filmlerin yönetmeni Alex Proyas’ın kariyerinde pek az film olsa da filmleri izlenmeye değerdir. Az ama öz filmler yapıyor diye nitelendirebileceğimiz Proyas, Knowing filmiyle de emin adımlarla ilerleyişine devam ediyor.
Film, konusu itibariyle merak uyandırıcı olsa da senaryo açısından pek tatmin edici değil. Filmin sunduğu zengin görsellik, Knowing’i izlenmesi elzem bir film yapıyor. Teknik açıdan son derece doyurucu olan film, izleyici adım adım germeyi ve heyecan dolu sahneleriyle izleyicinin beğenisini kazanmayı biliyor. Kehanet, akıllardan çıkmayacak birçok sahneyi içinde barındırmaktadır. Bunlardan uçak ve metro kaza sahneleri harikulade. Özellikle filmin sonunda Başkarakter, kıyamet manzarasına tanık olurken bir yandan da ‘Beethoven 7. Symphony’si çalması, seyirciyi büyük bir zevkin doruklarına taşıyor.

Film, anlattığı hikayenin sonunu bağlayamaması nedeniyle çok eleştirildi. Nitekim bu konuda eleştirilmesi de çok doğal. Çünkü filmin sonunda anlatılmak istenen şey, izleyice inandırıcı gelmemesiyle birlikte pek de tatmin edici bir son değil. Dünya dışı varlıkların bazı çocukları seçerek yeni bir yaşam ve dünya için başka bir yere taşıması fikri, çok tartışılan bir konunun odak noktasını oluşturuyor. Knowing’in en büyük eksiği sonunda anlatmak istediği şeyi, tam olarak anlatamamasıdır. Başından sonuna dek merak ve heyecanla izlenen film, sonuyla onca güzel ana gölge düşürüyor. Filmin sonunu zorlu bir süreçten sonra tasarlayan yönetmenin, kararının doğru olmadığını söylesek abartmış olmayız.

Knowing’in anlattığı şey, karakterlerin hikayesinin önüne geçtiği için oyunculara pek iş düşmüyor. Bu nedenle filmde Nicolas Cage ve diğer oyuncuların performansı üst düzey değil. Çünkü Kehanet, karakterler üzerinden işlenen bir film değil. Yine de Nicolas Cage’i Büyük Hazine serilerinden sonra gizemli bir bulmacanın içinde görmek keyif verici.


Knowing’in konusu ise şöyle;
1959 yılında, bir ilköğretim okulunun açılış töreninde, öğrencilerden geleceğin neye benzeyeceğini resmetmeleri istenir. Resimleri bir zaman kapsülüne konacak ve 50 yıl boyunca kapsülde saklanacaktır. Gizemli bir kız kağıdını rastgele gibi görünen sıra sıra rakamlarla doldurur. Elli yıl sonra, zaman kapsülü açılır. Her öğrenciye kapsülün içinden çıkan farklı kağıtlar verilir. Ve kızın şifreli mesajı, Caleb Koestler adlı öğrenciye verilir. Caleb’ın astrofizik profesörü babası John Koestler, tesadüf eseri kağıdı görür ve üzerinde yaptığı incelemeler sonrası, kağıtta yazılan sayıların, geçen 50 yıl içinde yaşanan tüm büyük felaketlerin tarihini ve ölü sayısını şaşmaz bir doğrulukla tahmin ettiğini ortaya çıkarır. Sarsıcı bir şekilde kağıdın gizemini keşfeden Koestler, üç büyük felaketin daha yaşanacağını ve bunlardan sonuncusunun küresel çapta bir yıkıma yol açacağını keşfeder. Bu nihai felaketi durdurmak için çalışssa da yapabileceği çok az şeyi vardır.