1 Ağustos 2009 Cumartesi

BRİNGİNG OUT THE DEAD (1999)


“Birinin hayatını kurtarmak âşık olmak gibidir. Birkaç gün yeri hissetmeden dolaşırsın.”

“Bringing Out The Dead”, Martin Scorsese’nin yönettiği her geçen an kaybettiğinin farkında olan, fakat kurtuluşu isteyen bir ambulans sağlık görevlisinin hikayesi. Frank Pierce, NewYork’un en kötü bölgelerinden, Hell’s Kitchen’da bir ambulansta çalışan sağlık görevlisidir. Kişisel sorunları olmasının yanı sıra Frank, mesleğini sevmemektedir. Kurtaramadığı her insan için çok üzülür özellikle de 6 ay önce kurtaramadığı bir genç kızın ölümünde kendisini sorumlu tutmakta ve bu kız ile ilgili kabuslar görmektedir. Kendini işten attırmayı kafasına koyan Frank, bir yandan da pırıltılı bu şehirde dolaşırken kabuslarını sona erdirecek bir yol arar.

Filmde Frank, üç farklı insan ile çalışıyor ve bu üç farklı arkadaşıyla bağımlıların her gün daha bağımlı olduğu, pisliğin her geçen gün daha arttığı, sokakların her an daha da çekilmez hale geldiği New York sokaklarında, farklı deneyimler yaşıyor. Karanlığın içinde ışıl ışıl sirenleriyle bir yerlere yetişmeye çalışan Ambulans ve görevlileri, hastalarını tüm acıların sona ereceğini düşündükleri acil servise yetiştirmek için uğraş veriyorlar. Bu sırada Scorsese’nin etkileyici bir şekilde sunduğu sokaklarda gördükleri manzaralar, hiç iç açıcı değildir.


Yaşayan önemli yönetmenlerden, tarzıyla saygın bir konuma ulaşmayı başarmış Martin Scorsese gözünden, New York sokaklarını izlemek, tıpkı 'Taxi Driver' da olduğu gibi büyük keyif ve ‘ders’ verir. ‘Raising Bull’, ‘Taxi Driver’ gibi filmlerin senaristi Paul Schrader’in senaryosunu yazdığı film, diyalogları, birçok kaybedenin hayatını göstermesi, Amerikan sağlık sistemine göndermelerde bulunması ve acil servislerin karmaşalığını ustalıkla gözler önüne sermesiyle alkışı hakediyor. Filmde her yana savrulan kara mizah, filmi daha da etkileyici kılmaktadır.
Scorsese, karakterlerine her zaman değer veren bir yönetmendir. Bu filmde de baş karakterin yanı sıra yan karakterlerin de iyi işlenmiş olması filmi eğlenceli yapıyor. Özellikle Frank Pierce’in görev arkadaşları Lary, Marcus ve Tom Wolls karakterleri ustaca yönetilmiş, özgün karakterler. Lary’i, ‘Coen Biraderler’in gözde oyuncularından John Goodman canlandırıyor. Lary, yemek yemeyi seven ama merdiven çıkmayı sevmeyen birisidir. Bu karakterin neyi sevip sevmediğini bilmesi de ayrıca güzeldir. Her çağrıya Frank’in ısrarlarına rağmen cevap verir. Marcus ise dindar bir karakter olmakla birlikte bir hayli eğlenceli karakterdir. Özellikle merkezden çağrı yapan, tanıdığı bayanla olan iletişimi süperdir. Onun bayana, “seninle ilgileneceğim bebeğim” demesi, insanı tabiri yerindeyse yerlere yatırıyor. Tom Wolls karakteri ise filmde Nicolas Cage’in son görev arkadaşıdır. Daha önce de Tom ile birlikte çalışan Frank, bu karakterle biraz daha farklı bir ruh haline girer. Psikopat ve kan görmeyi seven bu karakter, filmin akışı içersinde değişime ihtiyacı olan Frank’e hareketlilik yaşatır. Tüm bu karakterlerle farklı bir ruh haline giren Frank’in değişimi, başarılı şekilde işleniyor. Bu değişimleri gerçekçi bir şekilde sunan Scorsese ve oyuncusu Cage, şapka çıkartılacak şekilde çalışıyorlar. Nicolas Cage’le 1995’te evlenen fakat aynı yıl içerisinde ayrılan Patricia Arquette ve şarkıcı Mark Anthony de bu filmde rol alıyor.

Nicolas Cage’in canlandırdığı karaktere ustaca can vermesi, karakterler üzerinden işlenen bu filmi daha da etkili hale getiriyor. Cage’in oyunculuk yeteneğinin dışa vurumu olan filmlerden bir tanesi olan Bringing Out The Dead’de Cage, farklı ruh hallerine giren karakterine hükmetmeyi iyi biliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder