27 Temmuz 2009 Pazartesi
RUMBLE FİSH (1983)
“Bazı insanlar dünyayı normal insanlardan farklı görür. Bu da deli oldukları anlamına gelmez. Ben demek istiyorum ki belirli bir algılamaya sahip olmak, deli olmak anlamına gelmez. Evet bu bazan insanı delirtir... Annen deli değil. Abin de değil; çoğu insan öyle sansa bile. O sadece başka bir alemde. O yanlış bir zamanda yanlış bir yakada doğdu. O istediği her şeyi yapma kabiliyetine sahip fakat yapacak bir şey bulamıyor. Gerçekten hiçbir şey bulamıyor...”
Rumble Fish, Mickey Rourke’un olanca karizmasıyla unutulmaz bir karaktere can verdiği, metaforlarla dolu, çok şey anlatan mükemmel bir film. The Godfather (Baba) filmiyle bilinen Francis Ford Coppola’nın, içindeki tek renkli şeyin siyam balıkları olduğu bu siyah beyaz filminde, ağabey’i gibi karizmatik ve zeki olmak isteyen bir kardeşin öyküsü anlatılıyor. Uzun zaman önce mahalleden ayrılan motosikletli çocuğun mahalleye geri dönmesiyle herkes ona deli gözüyle bakmaya başlar. Motorsikletli çocuk, geri döndüğünde bir şeylerin farkına varmış, eski yaşamına dönmesinin imkansız olduğu biri olmuştur. Çünkü gittiği yerde kendisinin kim olduğunu bulur.
Filmde Siyam Balıkları, 1980 dönemi gençliğine gönderme yapmasının yanı sıra, o dönemde yaşamış iki farklı çeteyi temsil etmektedir. Filmde akvaryumdaki balıkları nehre atarak onları özgürlüğüne kavuşturacağını ve bir daha kavga etmeyeceklerini düşünen Motosikletli Çocuk, kardeşinin de kendini bulması için ondan motorsiklete binmesini ve denize doğru yol almasını istiyor. Bunun nedeni ise, kardeşinin de bu sıradanlıklarla dolu mahalleyi bırakıp hayatı bulmasını istemesidir. Filmde baba ve kardeşleri terkeden anne de, aslında herkesin algılamayacağı şeyleri algılayabilen motosikletli çocuk gibi çok farklıdır. Ve o, “giderek” hayatını bulmuştur. Çünkü annesi de, kendisi gibi karizma sahibi, ne yaparsa yapsın başarıyı yakalayacak birisidir. Balıkları nehre atmak istemesinin nedeni de budur. Devamlı dar bir alanda kavga halinde olan balıklar, özgürlüğe ulaştıklarında ait oldukları yerde mutlu olacaklardır. Bu yüzden motorsikletli çocuk, kendisinin yapamadığı şeyi kardeşine yaptırmak ister bu amaç için kendi canını feda eder. Filmde mükemmel bir kardeşlik örneği sunan Coppola, ders verici diyaloglarla filmi çok başarılı kılıyor.
Filmin birçok sahnesinde saat veya zamanı simgeleyen şeylerin görülmesi, zamanın aslında bir hapishane olduğunu belirtiyor. Ve hayatın akışına ayak uyduramamak, anı yakalayamamak da bir hapsoluş olarak anlatılıyor. Bu yüzden Motosikletli Çocuk, kendisini, zamanın bu akışına uyduramayan aykırı birisi olarak görür. Nitekim kendini böyle görmesinde çok haklıdır.
Ne yapacağın bilmeyen, hayatın anlamını bilen ve sonucunda hayatın boş olduğuna inanan, ağzının kenarına koyduğu sigarası ile Motosikletli Çocuk rolünde Mickey Rouke, büyük beğeni toplamasının yanı sıra çok karizmatik görünüyor. Matt Dillon ise ağabeyi gibi olmak isteyen, ağabeyinin karizması altında ezilen kardeş (Rusty James) rolünde iyi oynuyor. Yan karakterlerden biri olan Smokey rolünde Nicolas Cage, karakterini yine farkedilir kılmayı biliyor. Filmin bir diğer özelliği de birçok ünlü oyuncuyu kadrosunda bulunduruyor oluşu. Bunlardan Diane Lane, Dennis Hopper ve Tom Waits gibi yıldızlar filmi daha da özel kılıyor
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder