28 Kasım 2009 Cumartesi

AMOS & ANDREW (1993)


Yanlış yer, Yanlış kişi, Yanlış düşünce...
Sanuç: Keyifli bir film...


Nicolas Cage ve Samuel L. Jackson’ın iyi bir ikili oluşturduğu, E. Max Frye'ın yönettiği, eğlenceli bir kara mizah örneği, ‘Amos ve Andrew’. ‘Quentin Tarantino’nun birçok önemli filminde önemli rolleri başarıyla canlandıran Samuel L. Jackson’ın, Cage ile oynadığı ikinci film olma özelliğini de taşıyan Amos ve Andrew, olayların yanlış anlaşılması üzerine kurulu bir polisiye-komedi filmi. Polis şefi tarafından aldatıldıklarının farkına varan Amos ve Andrew, mecbruri bir iş birliği yapmak durumunda kalır. Bu süreçte de Jackson ve Cage’in performanslarıyla daha da güçlenen keyifli bir macera başlar. Filmin dikkat çeken bir yanı da ırkçılığa olan bakış açısı. Irkçılığa karşı yapılan ‘eğlenceli’ filmlerden birisi. Bu özelliğiyle de film izlenmeyi hak ediyor. Sonuç olarak başarılı performanslar izleyebileceğimiz Amos & Andrew, çok sıcak bir film.


Filmin konusu ise şöyle;

Zenci bir üniversite hocası ve aynı zamanda ödüllü bir oyun yazarı olan Andrew Sterling, tatilini geçirmek için New England'da bir ev alır. Yeni evinde huzurlu bir şekilde dinlenmek isteyen Andrew’in yaşamı, meraklı komşularının onu, ırkçı düşüncelerle bir hırsız zannedip polise ihbar etmeleri sonucu kötüye döner. Şehrin polis şefi genelde beyazların oturduğu yere taşınan siyah adamın suçlu olduğunu düşünerek eve baskın düzenler. Hatasını farkettiğinde tepkilerden korkan şef Tolliver, nezarette olan mahkum Amos’a bir teklifte bulunur. Plana göre Amos, Andrew’u esir alıp fidye istiyor gibi davranacak, sonrasında serbest bırakıp kaçacaktır. Fakat Polis Şefi için olaylar beklediği gibi gelişmez...

3 Kasım 2009 Salı

THE WEATHER MAN (2005)


“Hayat da hava durumu gibidir, bir günü bir gününü tutmaz.”

‘Pirates of the Caribbean’ gibi efsane olmuş bir filmi yöneterek kariyerinde önemli bir başarı yakalayan Gore Verbinski, The Weather Man ile kendini tanıma ve bulma yolunda çabalayan bir hava durumu sunucusunun karmaşık hayatını anlatıyor. Verbinski, karışık ruh halindeki baş karakterinin kendisiyle olan ilişkisini daha iyi yansıtabilmek için kullandığı kasvetli atmosfer, filmin akışına çok yakışmış. David Spritz’in tıpkı sunduğu hava durumu gibi kendi hayatının da değişkenlik göstermesi ve aile yaşamını yoluna koymak için çalışırken devamlı aksiliklerle karşılaşması, karakterin zaten ikilem yaşayan ruhunu daha da çıkmaza sokuyor. Bu çıkmazdan kurtulmak adına birçok adım atan David, bir nevi ‘mutlu’ olmak için eski eşinin yüzüne attığı kar topunun kendisine ‘mutsuzluk’ olarak geri dönmesiyle tökezliyor

“Kolaylığın yetişkin hayatında yeri yok evlat!”

Tâki kaya gibi babasıyla yaptığı sohbete ve onun ölümüne dek. David’in hayatında babasının rolü çok önemlidir. Bana göre çoğu insanın yaptığı gibi David’in yaptığı en büyük hata da, babasının başarısının daha da üstüne çıkmak için çabalamasıdır. Bu amaç uğruna insanlar, kendi olmaktan çıkar adeta başka biri gibi olmaya çalışan insan olurlar. Böylece de insanın kendini ararken her defasında başka birini bulması olasıdır. Halbuki başkası gibi olmaya çalışmamalı insan. Kendini tanımalı. Bu nedenle The Weather Man, insanı kendisiyle iç yolculuğa çıkaran sonuyla yüreklerde buruk bir tat bırakan enfes bir film.


Nicolas Cage yine mükemmel bir oyunculuk örneği gösteriyor. Bu performansa eşlik eden de yine Cage kadar başarılı bir performans sergileyen Michael Caine. Oyuncuların ve yönetmenin güzel bir görsel şölen sunduğu film, insanın kendini bulma ve tanımasına farklı bir senaryo başarısı ile yardımcı olan etkili bir film. Ayrıca Nick Cave tarafından da yorumlanan ‘The Passenger’ adlı şarkı da filme hoş şekilde eşlik etmektedir.

Sonuç olarak, film parçalanmış ailesini tekrar bir araya getirmeye çalışan bir hava durumu sunucusunu anlatıyor. The Weather Man, bir insanın hayat durumunu en faydalı ve gerçekçi şekilde anlatan filmlerden birisi. Oyuncular, yönetmen, senaryo, müzik her şey mükemmel bir uyum içinde... Film, bir insanın günlük yaşantısını hoş bir dinginlikle anlatıyor.
Fırtınalı Hayatlar izleyiciyi fena halde ıslatıyor. Bu nedenle yanınızda şemsiye getirmeyi unutmayın tabi şemsiyenin altındakinin kim olduğunu da asla unutmayın.