22 Eylül 2009 Salı
GHOST RİDER (2007)
“Uzun zaman önce sevdiği birini kurtarmak için Şeytanla bir anlaşma yaptı.”
Marvel Comics’in bir eseri olan Ghost Rider, şeytanla bir anlaşma yapan, onun oyununa gelerek ruhunu şeytana satan bir motosiklet sürücüsünün hikayesini anlatıyor. Çoğu Marvel karakteri gibi Ghost Rider’ın da büyük bir hayran kitlesi var. Her ne kadar çizgi roman olarak Türkiye’de filmi çekilene dek bilinen bir karakter olmasa da çoğu kişinin özellikle de motosiklet kullanıcılarının hayran olduğu bir çizgi roman karakteridir Ghost Rider.
Ghost Rider’ı ilginç yapan detayların en başında karakterin kimliğini pek benimsememesi gelmektedir. Karakter, kahraman olmayı bile kendisi seçmemiştir. Fakat şeytan onu kandırmış ve kendisi için onu çalışmaya zorlamıştır. Aldatıldığını öğrenen karakter, Şeytan’a karşı bir savaşın içine girer. Ve şeytanın ona verdiği gücü, kötülük için değil iyilik için kullanmaya karar verir.
Nicolas Cage: “Ruhunu Şeytan'a satmaya karar veren ama bunu açgözlülük ya da hırstan değil, kişisel sevgisinden dolayı yapan, karmaşık bir karakter... Bu korkunç görünüşlü adam gerçek bir kahraman”
Mark Steven Johnson’ın senaryosunu yazıp yönettiği Ghost Rider, çekildiği zamanlarda hayli tartışılan ve sabırsızlıkla beklenilen bir filmdi. Birçok süper kahraman filminin kitlelerce sevilmesi yeni çizgi karamanların sinemaya uyarlanmasını da kaçınılmaz kıldı. Fakat Ghost Rider’in en büyük merak edilen özelliği, Hayalet Sürücü’yü Nicolas Cage’in nasıl canlandıracağıydı. 43 yaşındayken bir süper kahramanı canlandırmak gerçekten çok cesurca bir karar. Fakat çizgi romanlara olan hayranlığıyla bilinen Cage için bu büyük bir hayaldi. Ve Cage geç ya da erken farketmez, Ghost Rider ile bir hayalini gerçekleştirdi. Canlandırdığı karakter gündüzleri herkesce bilinen fakat geceleri alevler içinde bir iskelete dönüşen ilginç biri. Hal böyle olunca Cage, karakterine daha da iyi sarılmalıydı. Nitekim öyle de oldu. Filmde Cage, Ghost Rider (Johnny Blaze) rolüne tüm içtenliği ve hayranlığıyla can veriyor. Bence bu film, Cage için çok önemli bir noktada duruyor. Eleştirmenlerin, insanların ne dediğine aldırış etmeden böyle bir karakteri canlandırmak, hayli cesaret istemesinin yanı sıra kişinin oyunculuğuna ne kadar güvendiğiyle de alakalıdır. Bu bağlamda Nicolas Cage, Johnny Blaze karakterini başarılı bir şekilde canlandırmıştır. Bir başka kişi bu karakteri canlandırmış olsaydı elbette bambaşka çizgide bir film olabilirdi. Fakat Nicolas Cage, bu filme kendi havasını ve oyunculuğunu da katarak filmin daha da etkili olması için takdire şayan bir şekilde çalışmıştır.
Filmi diğer süper kahraman filmleriyle kıyaslayacak olursak Ghost Rider, ortalama bir süper kahraman filmi olarak karşımıza çıkıyor. Senaryo kısmında derine inmeyerek sadece görselliğe yüklenmeye çalışan Mark Steven Johnson’ın bu kararı filmi, zayıf kılan en önemli nedendir. Çünkü görsel malzemesi zaten bol olacak bir filmin içini doldurmamak çok yanlış. Oysaki hikaye çok daha etkileyici hale getirilebilirdi. Nitekim filmdeki görsellik de takdire şayan değil. Açıkcası Hayalet Sürücü, başka bir yönetmen ve senaristin elinde bambaşka bir film olarak anılabilirdi.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen keyifli bir seyir sunan Ghost Rider, iyi bir gişe başarısı yakalamıştır. Eva Mendes ve Nicolas Cage çift olarak birbirlerine yakışsalar da Mendes’in oyunculuğu çok zayıf kalıyor.
Her ne kadar görsel olarak iyi denilebilse de böylesine ilginç bir çizgi roman hikayesinin senaryo kısmında içini doldurulamaması Hayalet Sürücü’yü, ortalamanın üzerine çıkarmıyor. Gişede yakaladığı başarı ile ikincisinin de çekilmesine karar verilen film, izleyiciyi fantastik dünyasına sokmaya devam edecek. İzlediğinize pişman olmayacağınız Hayalet Sürücü’ye, göstermek istediği şey ile başarılı; anlatmak istediği şey ile de pek tatmin edici değil demek doğru bir tanımlama olur.
17 Eylül 2009 Perşembe
G-Force (2009)
Kitleleri sinema salonlarına dolduran filmlerin yapımcısı Jerry Bruckheimer’ın, ilk üç boyutlu filmi olan G-Force, eğlenceli bir yapım olarak dikkat çekiyor. Animasyon karakterleri seslendirenler arasında Sam Rockwell, Penélope Cruz, Steve Buscemi gibi başarılı oyuncuların yanı sıra Jery Bruckheimer’ın esas adamı Nicolas Cage (Speckles) de var.
11 Eylül 2009 Cuma
Ne Dediler?
İnternet dünyasının 'Saygın ve Değerli' sinema yazarları, Nicolas Cage için ne dedi; (Beni kırmayıp görüşlerini paylaşan bu kıymetli sinema tutkunlarına gönülden teşekkür ederim...)
Shocktheworld – Ekşi Sözlük
Nicolas Cage dendiğinde ilk aklıma gelen sahne, ‘Wild at Heart'ın açılışı. O sahne Cage'in aurasının da en net örneklerinden bana kalırsa. Adam bıyıklı bir itfaiyeci de oluyor, kıvırcık saçlı Kaufman da; yelpazesi geniş. Aslına bakılırsa en cesur oyunculardan da biri, zira son zamanlarda ne zaman saç uzatsa o filmin akıbeti hiç iyi olmuyor, ama şunu unutmamak lazım; bir filmde Nicolas Cage varsa, iyi ya da kötü, onu farkedersiniz.
-----------
Oscar1895 – Cineworld - Sinema Büyüsü
Son yıllarda, Hollywood’un elinden çıkma popülist filmlerin çoğunda onun adını görebilirsiniz. Üstelik çoğu da hiçbir işe yaramayan, balon filmler... Fakat, balık bakışlı, mimiklerden yoksun aktörün filmografisine şöyle bir göz attığımızda, ‘Lord of War’, ‘Face/Off’, ‘Wild at Heart’ gibi eli ayağı düzgün filmleri de görüyoruz. Kuşku yok ki kariyerinin zirvesini yaşadığı ‘Leaving Las Vegas’’da aktör, hiç de beklemediğimiz performansıyla hem Oscar heykelciğini, hem de gönül plaketimizi kazandı. Yönetmen Mike Figgis’in yine kendi bestelediği müziklerle seyirciye asla unutamayacağı bir deneyim yaşatan, Las Vegas’ın arka sokaklarında kapkaranlık bir yolculuğa çıkaran, melankolik yapısıyla Cage’in belki de en önemli filmidir Leaving Las Vegas.
Amcası Coppola’nın ününden faydalanmadan günümüz genç kuşağının en çok aranılan isimlerinden biri haline gelen, birbirinden popüler filmlerde rol alan Cage’in oyunculuğundan -birkaç istisnayı çıkarırsak eğer- hiçbir zaman hazzetmedim. Ancak kendisinin Coen Brothers gibi, David Lynch gibi ustalarla beraber çalışması zorunlu bir merakla filmlerini izlememe vesile oluyor. Kabul, iyi filmleri de hayli çok; lakin o iyi filmler içerisinde bile -‘Leaving Las Vegas’ı saymazsak- o kadar kötü oynuyor ki, kendisini sevmemem için neredeyse hiçbir sebep yok.
-----------
Okaliptus80 - Beyazperde
Üzerine giydiği elbiseyi taşımasını bilen oyunculardan Cage. Coppola'nın yeğeni olmasının avantajlarını kullandığına kısmen katılıyor, kısmense katılmıyorum. Bir ‘Rumble Fish’ yahut ‘Cotton Club’ örnekleri duruyor önümüzde, es geçemeyiz şimdi. Fakat gelgelelim -röportajda da geçtiği üzere- (Bkz: “Sinema Hayatı”) bir cevher olmadan bu noktaya ulaşabilmek de çok zor olsa gerek! Velhasıl yetenekli bir oyuncu.
'Leaving Las Vegas'taki dibe vuran karakter, De Palma'nın 'Snake Eyes'ındaki tek plan açılış sahnesine eşlik eden endişe dolu yüz, çok sevdiğim 'Raising Arizona'nın uslanmaz serserisi... Hoşuma giden birkaç performansı sadece.
Bir de başrolünde yer aldığı 83 yapımı 'Valley Girl' adlı nefis bir film vardır ki, 80'ler sinemasını sevenler için biçilmiş kaftan gibidir.
-----------
Fiandara - Ekşi Sözlük
“Bir erkeğe takıntı ve hijyen bu kadar yakışmamalı, yasaklanmalı.” (bkz: Matchstick Men)
-----------
--
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)